10 Nisan 2015 Cuma

Körleşme - Elias canetti


Kitabı okurken altını çizdiğim şeyleri yazsam başka bir kitap bile oluşabilir. Bu kadarı yeterli dediğiniz anda yeni bir kurnazlık, yeni bir kötülükle karşılaşıyor Dr. Kien. Kurtuluşunu sağlayan insana yani kardeşine bile kötü gözlerle bakmanıza sebep oluyor. Bu kadar umutsuzluk, bu kadarı fazla diyebiliyorsunuz. Tek sevindiğim nokta sonunda kendisini ve kitaplarını yakması oldu. Çünkü kitapta da geçtiği gibi kitapların yanabilecek olma korkusu yanmasından daha kötüydü. Kardeşiyle ikisinin birleşiminden doğacak evrensel bir kişi olacaktı. Birisi sezgileriyle duygusal zekasıyla var oluyordu, diğeri ise saf katıksız gerçeklikle, mantıkla var olmuştu. Diğer zekayı reddetmek insanın doğasına aykırıydı ama yine de küçümsüyorlardı değer verseler bile. İnsan kendisini yok ederek kitleye ulaşıyordu. Bu sayede sinolog belleğini taze tututuyordu, ruh hastalıkları doktoruysa hastasının dünyasını anlayabiliyordu. 

" İnsanların, daha yüksek bir hayvan türü olan kitle ile birleşmek ve bu kitle içerisinde kendilerini, sanki tek bir insan bile hiç yaşamamışçasına yitirmek içgüdülerinden haberleri yoktu. Çünkü okumuş kişilerdi; okumuşluk ise, bireyin kendi içindeki kitleye karşı kullandığı bir güvenlik kuşağıydı.

Bilim onlara körü körüne nedenlere inanmayı öğretmişti. kalıplaşmış kişiler olarak, içinde yaşadıkları dönemde çoğunlukça benimsenmiş töre ve görüşlere sıkı sıkıya bağlıydılar. Eğlenceyi seviyorlardı; herkesi ve her şeyi de bu eğlence istekleri doğrultusunda yorumluyorlardı..."

Kadınları ise yerden yere vuruyor bozulan tüm düzenin suçluları olarak gösteriyordu Dr. Kien ve en çok korktuğu ise buydu. Kendisi de aldanıp bir kadını üstelik yaşlandıkça zehri artan bir kadını eş olarak seçebilmişti. Duygusal zekayla kadın olmayı bir tutuyordu. İkisi de hızlı öfkelenir, sürekli ilgi ister, alkışlanmak beklerdi. Ama bu onun istediği şeyler değil, tam tersi küçük gördüğü şeylerdi. Ama yanılgılarıyla kendisini ateşe attı. Kadınları kötü olarak nitelendirirken, sadık cücesinin gerçek yüzünü anlayamadan hayatına son verdi. Ölüm neydi ki diyordu bir yerde. Dirençli yaşlanmış bir bedenin keyfini mi beklemeliydim?



Elias Canetti kimdir? wikipedia


Elias Canetti (d. 25 Temmuz 1905 – ö. 14 Ağustos 1994), modernist romancı, oyun yazarı, anı ve kurgusal olmayan düzyazı yazarı. Eserlerini Almanca yazan Canetti, "geniş bir bakış açısı, fikir zenginliği ve sanatsal güç ile işaretlenmiş yazıları için" 1981 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazandı.

25 Temmuz 1905'te, Rusçuk'ta (Bulgaristan) yahudi bir ailenin çocuğu olarak doğan Elias Canetti, 1905'ten 1911'e kadar ailesiyle Rusçuk'ta yaşamıştır. Daha sonra aile İngiltere'ye taşınmış, babanın 1912 yılında vefat etmesiyle ise Viyana'ya gitmişlerdir. Viyana'da aile yeni bir hayata adım atarken, Canetti Ladino, Bulgarca, İngilizce ve biraz da Fransızca konuşabiliyordu. Fakat, sadece 7 yaşındayken geldiği Viyana'dan itibaren genellikle kullandığı dil Almancadır. Gelecekte kaleme alacağı önemli eserlerini de Almanca yazmıştır. Viyana'dan da taşınarak aile sırasıyla Zürih ve Almanya'da yaşamıştır. 1924 yılında Canetti Almanya'da liseden mezun olur ve kimya eğitimi görmek için aynı yıl Viyana'ya gider. Viyana'da geçirdiği yıllarda ise ömür boyu en büyük tutkusu olacak edebiyatla ilgilenmeye başlar. Viyana Üniversitesinden 1929 yılında kimya lisansını tamamlayarak mezun olur. Daha öğrenciyken yazmaya başlamış ve Viyana'daki edebiyat çevrelerine girmiştir.

1930’ların başlarında ABD’li yazar Upton Sinclair’in yapıtlarını Almanca’ya çevirdi. 1934’te kendisi gibi yazar olan, 1963’te kaybedeceği Veza Taubner ile evlendi. Bu arada Hochzeit (Düğün) ve absürt tiyatronun ilk örneklerinden olan Die Komödie der Eitelkeit (Kibir Komedisi) adlı oyunları yazdı. 1967’de Viyana’da sahneye koyulan Die Befriesteten (Sayılı Gün) insanın öleceği zamanı tam olarak bilmesi durumunda ne olacağını sorusunu soruyordu. Nazilerin Avusturya'yı işgal etmesinden çok kısa bir süre önce Paris'e, Paris'ten de Londra'ya geçti. Hayatının büyük bir bölümünü İngiltere'de geçirdi. 1970lere kadar yaşadığı İngiltere'den 1952 yılında vatandaşlık kazanmıştır. 1971’de ikinci evliliğini yapacağı, restoratör Hera Buschor’un işi gereği sık sık geldiği İsviçre’de de bir ev edindiyse de, bu döneme kadar İngiltere dışına hemen hiç çıkmadı. Yazarın Hera Buschor’dan bir kızı olduğunda yaşı altmış sekizdi. Hayatının son 20 yılını Zürih'te geçirdi ve 1994 yılında aynı kentte öldü. Elias Canetti, vasiyeti üzerine ünlü yazar James Joyce'unkinin yanına kazılan bir mezara gömülmüştür.

Körleşme

Elias Canetti'nin 26 yaşında kaleme alıp 30 yaşında yayımladığı başyapıtı. Kitap 1935’te çıktı ve kısa bir süre sonra Nazi yönetimi tarafından yasaklandı. Roman yayımlandıktan sonra birçok edebiyat otoritesinin ilgisini çekmiş ve İngiltere, Fransa ve Amerika'da yoğun ilgi görmüştür. Gariptir ki, Almanca kaleme alınmış bu eser Almanya'da uzun süre ilgi görmemiş, ancak 1963'deki üçüncü baskısıyla hak ettiği üne kavuşabilmiştir. Uygarlığın yıkılışıyla insanoğlunun aşağılanması, romanın konusunu oluşturur. Körleşme, “dehşet”in romanıdır. “Yüzyılı gırtlağından yakalamaya çalışan” bu eserde Canetti, ontolojik yabancılaşmayı ve seküler dünyanın mekanik dinamiklerini romanın kahramanı, döneminin en ünlü sinoloğu olan Prof. Kien ile serimlemeye çalışır. Kendini insanlardan tamamıyla soyutlamış, insanları değersiz ve küçük gören, Viyana’da 25 bin kitabı ile beraber yaşayan, “odası dünyası kadar büyük” olan Prof. Kien’in tek tutkusu kitapları ve bilimdir. Özellikle kadınlardan nefret etmesine karşın, nasıl oluyorsa, hayatına son derece sıradan, cahil, açgözlü ve bencil bir hizmetçi kadın girer; Therese... Profesör, bu kadından kurtulmaya çalışırken, sineklerden bile değersiz bulduğu, yaşama haklarını bile fazla gördüğü insanların oyuncağı olur ve yıkıma sürüklenir.